Dijital Evrimin 4 Temel Sürecinde Türkiye’nin Yeri

Dijital Evrimin 4 Temel Sürecinde Türkiye’nin Yeri

İnsanlık tarihi, gelişen teknolojilerin yardımıyla aşılmış binlerce soruna, çözülmüş yüzbinlerce probleme, hayatı kolaylaştıran milyonlarca çözüme şahit.  İlk tekerlek veya Arşimet kaldıracı,  temel fiziğin kurallarını hayatımıza entegre eden öncü buluşlar arasında yer alıyor.  İnsanoğlu, kendisini bilgi çağına taşıyan yolculuğun ilk adımı sayılan baskı makinaları veya uzak mesafeleri birbirine bağlayan içten yanmalı motorlar gibi binlerce yıllık birikimin eseri olan buluşlarla; tarihin tüm sahnelerinde daha fazlasını başarmak için keşfetmekten asla vazgeçmedi. Son 20 yıl içinde küresel bilgi hazinesindeki genişlemenin tüm insanlık tarihindekinden daha fazla olduğu göz önüne alındığında; insanlığın yine kendinde gizli olan büyük bir potansiyeli gerçeğe çevirerek, yeni şeyler keşfetmenin ve çözüm geliştirmenin heyecanından asla vazgeçmediğine şahit oluyoruz.

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda, teknolojinin dijitalle buluşarak içine hem insanı ve makinaları hem de yazılımları alan yeni bir ekosisteme evrilmesi ise hiç şüphesiz ki  tüm bu dönüşümler içinde şimdiye kadar yaşananların en önemlisi. İnsanoğlunun sınırsız bilgi edinme ve öğrenme güdüsünün somutlaşmış bir ifadesi haline gelen bilgisayar ve bu buluşun merkezinde yer alan Alan Turing’in de aktardığı gibi; “Hiç beklenmedik insanların hiç beklenmedik zamanlarda hiç beklenmedik şeyler yapmasına olanak veren içinden geçtiğimiz bu dijital keşif serüveni, sadece ekonomik boyutta bir devrime değil, ayrıca da sosyal boyutta da bir evrime yol açıyor.”

Dijitalize olmuş teknolojik imkanlarla sonsuz sayıda ürüne veya hizmete olağanüstü bir hızda ulaşıp, eş zamanlı bir biçimde hem üretici hem de tüketici rolleri üstlenip, ekonomik boyutta insanlık tarihinin hiçbir zaman erişmediği verimlilik seviyelerine ulaştığımız yeni bir çağın içindeyiz. Bu teknolojiler sayesinde sosyal problemlere yenilikçi çözümler üretebilme potansiyelimiz artarken daha yeşil bir gelecek ihtimali ise hiç olmadığı kadar çoğalıyor. Dijitalize dünya düzeni insan yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelirken,  küresel olarak tüm toplumlarda, kültür ve yaşam tarzlarında evrimsel boyutta sayısız yollar açılıyor. Özellikle genç nüfusa sahip toplumlar, dijitalize teknolojiyle donatılmış bir anlayışla, bilinçli ve sorumlu bir toplumun temelini atıyor. Peki sonsuz ihtimallerle dolu bir gelecek hayali vadeden bu evrim sürecindeki tetikleyici faktörler neler?

Farklı bileşenlerle şekillenen bu dijital evrimin, ekonomik ve sosyal boyuttaki tüm dönüşümler gibi içeriden ve dışarıdan desteklemesi gereken noktaları bulunuyor. Ülkelerin eş zamanlı olarak ancak birbirinden bağımsız olarak bu evrimsel süreçten geçtiği göz önüne alındığında ise bu dönüşüm sürecine dahil olan güçler 4 ana noktada belirginleşiyor. Bir dönüşüm sürecinin başlayabilmesi ve bunun toplumsal ve kurumsal boyutta hayat bulabilmesi için gereken ilk itici güç; bu dönüşüme kaynaklık eden bir arz mekanizmasının mevcudiyeti. Güvenlik önlemlerinden iletişim teknolojilerindeki gelişmişlik ve erişilebilirlik seviyesine, teknik destekten dijital materyallere, dijital evrimin başlayabilmesi için ilk gereken şey kamu veya özel sektör destekli temel dijital altyapı arzının sağlanması. Keza bir toplumda herkese akıllı cihaz bile dağıtılsa, gerekli ve yeterli dijital altyapının bulunmaması durumunda bu sürecin bir dönüşüme kaynaklık etmeyeceği aşikardır.

Bu süreçte gerekli olan ikinci itici güç kullanıcının talep varlığı ve yetkinliği. Dijital evrimin en önemli öznesi olan kullanıcıların dijitalize olmak adına gösterdiği basit istekliliğinin yanı sıra, dijital evrim sürecinde karşılaşılabilecek kimi zorluklara kullanıcıların hazır olması ve bu konudaki bilinç seviyelerini yükseltmesi arz-talep denkleminin en önemli ayaklarından biri. Keza dijital evrim sürecinde gerek gelir seviyesi ve eğitim düzeyi gibi sosyo-ekonomik kategorilerde, gerekse bu evrim sürecinde hayatımıza girecek dijital para veya dijital eğitim gibi yeni nesil çözümlere entegre olabilecek dijital okur-yazarlık gibi sosyokültürel kategorilerde kullanıcıların ulaşması gereken bilinç seviyesinin inşa edilmesi, bu evrimsel sürecin sorunsuz aşılması için gereken ikinci nokta.

Doğrudan veya dolaylı olarak yapılan altyapı yatırımlarının ve hizmete alınan tesislerin yanı sıra, kamunun üstlenmesi gereken ve bu dijital dönüşüm sürecini destekleyen üçüncü itici güç ise yenilikçi ve inovatif kurumsal yapının temini. Devreye alınan yasalar ve düzenlemeler kadar devletlerin ve hükümetlerin eylemleri ve politikaları tarafından da şekillenen dijital evrim süreci, ancak inovatif ve yeni dünyayı anlayan bir kurumsal yapı ile yönetildiğinde mümkün olabilir. Dijital teknolojilerdeki yatırım ve yenilik ortamını ve uygulamaları belirleyen, yatırımları teşvik eden ve tüketicileri koruyarak istikrarlı bir ortam sağlayan kurumsal yapının temini sadece bu sürecin gerçekleşmesinin önünü açmakla kalmaz, eyalet seviyesinde desteklenen Silikon Vadisi örneğinde olduğu gibi dijitalleşmeyi teşvik eden teknolojilere de olanak sağlar.

Bu döngünün tamamlanabilmesi için bu evrim sürecine dışarıdan müdahale eden ve tamamlayıcı bir rol üstlenen son itici güç ise; yenilikçi iş birliği anlayışıdır. Otomotiv, tekstil veya mobilya gibi yerleşik ve kemikleşmiş endüstrilerin, finans kuruluşlarının veya üniversitelerin bu dijital dönüşüm sürecinde üstlerine düşen rollerden kaçınmaması, bir başka deyişle, yerleşik sektörlerin dijital çözümlere sahip çıkması, finans kuruluşlarının bu süreci ekonomik anlamda desteklemesi ve üniversitelerin araştırma ve geliştirme süreçlerine dahil olması dijital dönüşüm sürecinin tamamlanması adına dikkat edilmesi gereken diğer bir etken.

Bu dört ana bileşeni göz önünde bulundararak yapılan araştırmalarda, Türkiye’nin diğer ülkeler içindeki yeri, ekonomik büyüklüğü de göz önüne alındığında ne yazık ki çok iyi değil. Dünyanın en büyük 17. ekonomisine sahip olan Türkiye, 2018 yılı itibariyle dijitalleşme endeksindeki genel sıralamada 52. olurken, dijital olarak bilgili toplumlar sıralamasında 59’uncu, teknolojik altyapı sıralamasında 45’inci, geleceğe hazırlık kategorisinde  ise 42’nci sırada yer aldı.

Şüphesiz ki Türkiye’nin dijitalleşen dünya düzenine uyum sağlamak için atması gereken birçok adımın yanı sıra yukarıda bahsettiğimiz 4 temel alanda hem kamunun hem özel iştiraklerin hem de özerk bilimsel kuruluşların süreci hızlandırmak ve bu dijitalleşme yarışında geriye düşmemek için işbirliğine açık bir şekilde hareket etmesi gerektiğinin altını çizmekte fayda var.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir