Holocracy Ofis Tasarımında Nasıl Etkili Oluyor?

Holocracy Ofis Tasarımında Nasıl Etkili Oluyor?

Çalışma ortamlarında kuşak farklılığının en çok olduğu, bir diğer deyişle 4 kuşağın da beraber çalıştığı bir dönemdeyiz. Gelenekselciler (1945 ve öncesi doğumlular), Baby Boomer’lar (1946 ve 1964 arasında doğmuş olanlar), X Kuşağı (1965 ve 1980 yılları arasında doğanlar), Y Kuşağı / Millennials (1981–2000 yılları arasında doğmuş olanlar) hepsi bir arada…

İş ve iş yeri kavramlarına yaklaşımları oldukça farklı olan bu dört kuşağın birçok araştırmaya konu olduğunu söylemek ise yanlış olmayacaktır. Yapılan araştırmaları incelediğimizde iş yerinde deneyime göre otorite beklentisinin özellikle X ve öncesi kuşaklarda baskın bir durum olduğunu söyleyebiliriz.. Tek bir iş yerine bağlılığın ve yükselme isteğinin yönetici pozisyonlarına gelindiğinde hiyerarşik bir saygı beklentisine yol açması bu kuşak bireylerinde yaygın bir durum.

Screen Shot 2017-11-16 at 10.42.54

Bu anlayışa en az sahip olan Y kuşağı bireyleri ise günümüzde mesleklerinde ilerlemiş ve söz sahibi kişiler olmanın yanı sıra, stereotipik hiyerarşi beklentisinden uzak algıları nedeniyle ofisteki çalışma dinamiğini de değiştirmektedir. Bu yeni dinamiğin herkesin aynı rolde olduğu, tekdüze bir çalışma anlayışı olmadığını da belirtmekte fayda var tabii. Hatta bireyler için rol ve sorumluluk dağılımı ile liderlik kavramına karşı bakış açısında pozitif etkileri olabileceğine işaret eden araştırmalar, yeni nesil genç yöneticilerin ofis hayatında daha yaratıcı bir atmosferi mümkün kıldığını işaret ediyor.

Y kuşağının iş hayatında yükselmesiyle birlikte hiyerarşi yerini henüz çok yeni olan “holokrasi”ye yani herkese karar verme ve inisiyatif kullanma imkanı sunarak, bireylerin en iyi yaptıkları işi yapma şansı veren bir organizasyon türüne bırakıyor. Hiyerarşi ile benzer yapısal özellikler taşısa da stereotipik hiyerarşi algısından oldukça uzak. İş yerindeki yönetim anlayışında yaşanan değişiklikler ise çalışma şeklini değiştirdiği gibi ofis-mekan organizasyonunu da değiştiriyor.

  1. “Kapalı oda otorite değildir” anlayışı

Yeni nesil yöneticiler otoritelerini kendilerine ait kapalı bir odayla güçlendirme gereği duymazken, iş arkadaşlarıyla iletişimde ast-üst ilişkisi yaratmadan çalışan bu kuşak, ekibiyle açık ofiste çalışmayı tercih ediyor. Bu durum, sosyal dinamiğe olduğu kadar alan kullanımına da etki ediyor. En basit şekliyle aktarmak gerekirse, geleneksel kapalı ofisler, hem iç organizasyon hem de çevresinde oluşan/oluşmak zorunda olan sirkülasyon alanı sebebiyle ciddi bir alan işgal ediyor. Açık ofis düzeninde 4 kişinin çalışabileceği bir alan, kapalı ofislerde tek bir kişiye, yani yöneticiye tahsis ediliyor. Geleneksel ofis anlayışında yöneticiyi kapalı bir hacimde bulmak çok doğal olsa da günümüz ofis ortamında nüfus ve yetki olarak baskın olan Y kuşağı için bu durum, gösteriş ve geleneksellik olarak algılanıyor. Yaptığı iş gereğince gizliliğe önem vermek zorunda olan yöneticiler içinse “focus room” gibi alanlar özel telefon görüşmelerini ve işlerini yapmak için çözüm olabiliyor.

Değişen ofis dinamiklerinin şüphesiz ki en önemli etkilerinden biri  tüm ofis alanı genelinde ihtiyaç duyulan metrekarenin azalması ve yeni sosyal veya alternatif çalışma alanları yaratma imkanı sağlamasıdır. Ofise iç mimari karakter kazandırmada belki de en güçlü fonksiyonlar olan sosyal ve alternatif çalışma alanları böylelikle kurum kimliğinin yansımasını en belirgin görebileceğimiz alanlar haline geliyor.

  1. “Biri” olmak için kendi masama ihtiyaç yok

Geleneksel bir ofiste, sabah işe geldiğinizde kendi masanızı bulmanız çok alışıldık bir durumdur. Hatta ofiste kendi masası olmayan çalışan olabilir mi? Bu yaşlanmış bakış açısı günümüz ofislerinde yavaş yavaş yok olan gelenekçi bariyerlerden bir diğeri.

Örneğin, bir markanın satış ve pazarlama departmanında görev alan, haftanın 3 gününü ofis dışında geçiren bir çalışan aslında tek bir lokasyondaki sabit bir masaya asla ihtiyaç duymuyor. Diğer yandan, ofise döndüğünde nerede çalışacağı sorusuna yeni nesil ofislerde kendini gösteren paylaşımlı masalar, hotdeskler veya alternatif çalışma alanları yanıt oluyor.

Çalışma masası fikrinden uzaklaşmak istemeyen firmalarda paylaşımlı masa uygulaması; departmanın çalışma şekline göre ofiste bulunma sıklığı belirlenerek, bölümdeki her 1 kişi için 1 masa yerine bir oran belirlenerek yapılıyor. Ofiste alan kullanımı stratejisinde ciddi bir kazanç sağlayan bu modele paralel olarak ofisteki herkes için alternatif bir çalışma alanı yaratan ve mobil bölümlerin ofisteki çalışma yeri hali olan hotdeskler için de benzer şey söylenebilir. Bu alanlar için bir kullanım alternatifi olan dijital rezervasyon sistemleri ise olası yer tartışmalarının önüne geçiyor.

  1. Sosyal alanlar ofis kadar önemlidir

Yeni nesil yöneticiler sosyal alanlara (break out) önem veriyor. 1960’larda çalışanların birbiriyle etkileşiminin yöneticilerce izlenmesi ve kontrol edilmesi fonksiyonunu da barındıran mutfak ya da çay-kahve noktalarının aksine, bu alanlar günümüzde çalışanların mutluluğunun sağlanması için yöneticilerin elindeki önemli bir koz. Bugün bir firmanın iş kalitesinin ve müşteri memnuniyetinin devamlılığının sağlanması için çalışanların ofisteki mutluluğunun sağlanması gerektiği büyük markalarca kabul edilmiş durumda. Hiçbir yönetici ekibinde çalışan sirkülasyonu olmasına sıcak bakmazken, sosyal alanlarda düzenlenen etkinlikler de yine ast-üst üst ilişkisinin kırılmasında etkili olup çalışanların şirkete bağlılıklarını arttırıyor. Yeni nesil ofislerde ise sosyal alanlar, metrekare kaybı olarak değil iş kalitesini arttıracak bir yardımcı fonksiyon olarak görülüyor.

Kıvılcım Dişli

Cushman & Wakefield Türkiye

Specialist / Interior Designe

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir