Günümüz Ofisinde “İyilik” Arayışı

Günümüz Ofisinde “İyilik” Arayışı

Gününüzün çoğu nerede geçiyor? Evinizde ya da ofisinizde mi? Gün içinde hep dış mekanda ya da sürekli hareket halinde misiniz? Çoğu insanın günü iş yerinde geçiyor ve çoğu insan masa başında çalışıyor. Bulunduğumuz ortamın üzerimizde yarattığı etkiyi düşünürsek, iş yerinizin sizi nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?

 

UBM, Londra

UBM, Londra

Mutluluk Metrik Sistemi

İş yerinin duygusal, zihinsel ve fiziksel sağlık durumunu sağlaması ve desteklemesine “iş yerinde iyilik“ diyebiliriz. Şirketler bu kavramı dert edinmeye başladığında 1980’lerin başıydı. 1979’da ortaya konan Johnson & Johnson’s ‘Live for Life’  programı “kurumsal iyilik” girişimlerinin bir prototipi sayılır. Bu programın ana fikri basittir: Eğer çalışma ortamını fiziksel ve duygusal açıdan iyileştirir ve çalışanlarınıza değer gördüğünü hissettirirseniz, iş kaliteniz ve müşteri memnuniyetiniz artacaktır. Sonrasında İş Sağlığı Dergisi (The Journal of Occupational Health) ofis şartlarının iyileştirilmesinin, hastalık izinlerini ve sağlıkla ilgili diğer zararları azalttığını söyleyen makaleler yayınlamaya başladı.

Bugün ofislerde çalışan insanlar, hala iş kaynaklı sebeplerle depresyon, aşırı kilo ve önlenebilir kronik hastalıklarla yaşamakta. Bu da gösteriyor ki Johnson & Johnson’ın “bireysel iyilik”ten şirket başarısına gitmeyi amaçlayan programı hala yaygın bir yaklaşım değil. Oysa araştırmalar gösteriyor ki, çalışanların sağlığına yatırım yapmanın şirketler için oldukça karlı geri dönüşleri oluyor. İşine bağlı ve mesleki tatmin yakalamış çalışanlara sahip firmalar, %10 daha fazla müşteri memnuniyetine, üretkenlikte %21 artışa ve sağlıkla ilgili izinlerde %37 azalmaya ulaşıyor. Öyleyse, 1980’lerde dert edinilmeye başlanan iş yerinde “iyilik” bugün hala ulaşmaya çalıştığımız bir kavram olmalı.

Tabi ki çalışanlar için sağlıklı bir ortam yaratmak kimsenin aklına gelmeyen dahiyane bir fikir değil. Buna rağmen yeterli “iyilik” seviyesine ulaşılamamasının altında yatan problem mutluluk ve sağlık gibi kavramların başarıyı ölçme birimlerinden biri olarak sayılmaması. Örneğin ekonominin ne durumda olduğunu GSYH ile ölçüyoruz. GSYH değerli bir önceki yıldan iyi çıkıyorsa, “iyi” gidiyoruz anlamına geliyor. Ancak mutluluk ve sağlık bu ekonomik “iyiliğin” içerdiği kavramlar olmayabiliyor. Öyleyse mutluluğu da başarıyı ölçtüğümüz kriterler arasına eklemeliyiz. Bu iş dünyasında hemen olabilecek bir şey değil ancak bu yönde adımlar atılmaya başlanan bir dönemdeyiz.

 

The Gwynne Street Studio, Melbourne

The Gwynne Street Studio, Melbourne

İyi Bir Binada Çalışıyor Musunuz?

Bugün çalıştığımız yapılar gezegen için olduğu kadar içinde çalışanlar için de en iyi koşullara ulaşmaya çalışıyor. LEED, BREEAM, Energystar gibi çevre dostu bina sertifikasyonları duymaya başladığımız isimler haline gelmişti. İşin ilginç yanı, kullanıcılarının “iyiliğine” katkısını ölçüp bir yapıyı buna göre sınıflandıran bir sertifikasyon programı da 2014’ten beri mevcut: WELL (Well-Building Standard). LEED ve BREEAM’le benzer bir yapıda olan Well-Building Standard, 7 kriterde “iyilik” arıyor. Bunlar binanın sunduğu hava, su, beslenme, aydınlatma, hareketlilik, konfor ve zihin “iyiliği”.Tüm bu kriterler değerlendirilerek yapılar gümüş, altın veya platin sertifika seviyesine erişiyor.

Çalıştığınız bina için sertifika seviyenizi Fitwell adlı bir cep telefonu uygulaması ile de ölçebilirsiniz. Bu uygulama hem binalarının hem de iş yerlerinin “iyilik” durumunu ölçüyor. Ölçüm dış mekan tasarımı, toplu taşımaya yakınlık, iç mekan hava kalitesi ve sağlıklı beslenme standartlarına göre yapılıyor. Firmalar bu uygulama üstünde sorulara cevap verip, uygun yerlerde fotoğraflarla destekliyorlar.

 Gayrimenkulde “İyilik”e Yatırım

İş yerleriyle ilgili, “iyilik” gibi yeni akımlar gayrimenkul sektörü için kritik olmaya başlıyor. Tamamen çalışanlarının iyiliğine odaklanan bu yeni kriterler, iş yeri kavramını bildiğimiz anlamından çıkarıyor. Hava kalitesi, yeşil alanlar, günlük hareket, akustik konfor; kiracıların yeni arayışları içine giriyor. Mal sahiplerinin bu yeni atmosfere uygun hareket etmesinde fayda var. Çünkü yeni kriterlerce “iyi” olmayan binalar, boşluk oranlarında yükselmeyle karşı karşıya kalmak üzere. Diğer bir yandan gayrimenkul uzmanlarının %66’sı, yeni “iyilik” kriterlerinin karşılanmasının gayrimenkul marketini geliştireceğini ve ekonomik başarısını arttıracağını söylüyor.

Kıvılcım Dişli

Uzman/İç Mimar

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir