Oyunun Kuralları Değişiyor

Oyunun Kuralları Değişiyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün “Coronavirus Disease (COVID-19) Advice For The Public” verilerine göre; virüsten korunmada en etkili iki yöntemden ısrarla bahsediliyor. Bunlardan ilki virüsün bulaşmasının azaltılması için el yıkamanın artırılması. İkincisi ise öksürme, hapşırma ve konuşma esnasında damlacık nedenli bulaşmanın minimuma indirilmesi için sosyal mesafenin en az bir buçuk metre olarak korunması olarak belirtiliyor.

Günümüz modern çalışma hayatında, ortaya konulan verilere göre günün yaklaşık yüzde 80’ini ofis ya da benzeri bir çalışma alanında geçirdiğimiz ifade ediliyor. Gensler’in “Workplace Wellness is Key” verilerine göre yeni çalışma biçimi,  gün boyu masamızda oturup çalışmak yerine günün farklı saatlerinde farklı insanlar ile bir araya gelip görüşme ve toplantılar yaparak işleri yürütme şeklinde ilerliyor. Cushman & Wakefield’ın dijital dergisi Edge’in üçüncü sayısında yer alan “How to Future-Proof Your Workplace” isimli makalede, artık çalışma alanlarının sadece bir ofis olmadığı ve bir ekosistem haline geldiği ortaya konuyor.

Özetle çalışma alanları ile ilgili yapılan araştırmalar, gün içinde ciddi bir mobiliteye sahip olduğumuzu gösteriyor. Bu mobiliteye bağlı olarak hem çevremizdekiler hem de biz, sürekli yer değiştirerek farklı insanlarla, farklı amaçlar doğrultusunda bir araya geliyoruz. Bu görüşmelerde ise birbirimize hem fiziki olarak çok yaklaşıyor hem de buluşma noktamıza ulaşana kadar birçok farklı yüzey ve ortak alana temas ediyoruz.

Yani aslında gelecekte olabilecek benzeri salgınlardan korunmak için yapılması gereken herşey, bizim artık günlük rutinimizin bir parçası olmuş gibi görünüyor. Bu açıdan da salgının önlenmesinin çözümü, sadece sağlıkçıların ya da hükümetlerin alacağı önlemler ile mümkün olmayacaktır.

Daha sağlıklı yapılar ve mekanlar için teknolojilerin, ürünlerin, sistemlerin ve tasarımların değişmesi ve gelişmesi önümüzdeki süreçte de sık sık sorgulanıp konuşuluyor olacaktır.

Birkaç haftadır düşündüğüm şeyleri farklı mimar ve tasarımcıların kaleme aldığı yazılarda görmek, birçok tasarımcının bu farkındalıkta olduğunu ve birçok konuda neredeyse hem fikir olunduğunu fark ettirdi bana.

Hasta bina sendromundan, sağlıklı bina yaklaşımına giderken yaşadığımız şu günlerden öğrendiklerimizi de alt alta yazmaya başlayıp, tasarımlarımızda ya da ürün/malzeme/sistem seçimlerimizde bu konuları da çözerek ilerlemek gerekecektir.

Dokunarak çalışılan sistemlerin azaltılması:

  • Mimarlar olarak, yeni süreçte manuel sistemlerin alternatifini önermeye başlıyor olmamız gerekecektir. ‘Kapı koluna alternatif olarak aslında piyasada var olan ve ayakla açılabilen sistemlerin kullanımının yaygınlaştırılması’ buna örnek olarak verilebilir.
  • Fotoselli sistemlerin mümkün olduğunca artırılması,
  • Ofis binasının kapısından kendi masamıza ulaşana kadar, sonrasında da gün içinde defalarca kullanmak zorunda olduğumuz kartlı geçiş ya da parmak izi teknolojilerinin yüz tanıma ve sesli komut sistemlerine dönüştürülerek, dokunma kaynaklı riskin azaltılması,
  • Yine sunum sistemleri için kullanılan dokunmatik panellerin de ses ile ya da kişisel ekipmanlar üzerinden kontrol edilebilir bir hale dönüşmesinin sağlanması,

Ofis içi hijyenin ve taze havanın artırılması:

  • Birçok yüksek katlı ofis binasında otomatik havalandırma sistemleri tercih ediliyor. Mekanik havalandırma sistemlerinin çok büyük bir bölümü ise belirli bir oranda yeni taze hava ile içerideki mevcut havanın filtrelerden geçirilerek yeniden içeri verilmesi sistemi ile çalışıyor. Bugün geldiğimiz noktaya bakıldığında yetersiz taze hava konusunun özellikle gözden geçirilerek dikkate alınması,
  • Mevcut havalandırma sistemleri tasarımı için takip edilen standartların ve kodların revize edilmesi ya da sınırlandırmalar getirilmesi gerekliliği,
  • Gensler’in “Designing Office Building Lobbies to Respond to the Coronavirus” makalesinde de yer verilen doğal havalandırma sistemi kullanımlarının artırılmasının yanı sıra tasarımlarda doğal ve taze havanın maksimumda kullanılmasının hedeflenmesi,
  • Karbondioksit seviyesinin belirli bir seviye üstüne çıktığında uyarı veren sensör kullanımlarının artırılması (Well, LEED benzeri sertifika kapsamlarında halihazırda takip edilebilmektedir)
  • Ofislerdeki hava kalitesi ölçümü yapan sistemlerin artık projelerde bir lüks olmaktan çıkıp, olmazsa olmaz bir öğe haline getirilmesi,
  • Hava temizleme sistemlerinin yoğun çalışma ortamlarında artırılması,

Malzeme seçimleri

  • Malzeme seçimleri noktasında bugüne kadar en önemli kriter yönetmelik ve kodların tanımladığı yanmazlık sertifikaları idi. Günümüz sürdürülebilirlik ve sağlıklı ofis yaklaşımı prensiplerin de eklenmesi ile üretici firmalar ürünlerine farklı (EPD, Green guard, VOC, FSC vb.) sertifikalar da almak zorunda kaldı. Benzer şekilde COVID-19 salgını sonrası ürünlerin anti bakteriyel, hijyenik ürün gibi sertifikalarını da temin etmeleri gerekecek.
  • Çokça dokunduğumuz masa, bilgisayar ekranı, tezgah, kapak vb. malzeme seçimlerinin yeniden gözden geçirilmesi,
  • Sürdürülebilirlik kapsamında geri dönüşüm kutularının yaygınlaşması gibi dezenfekte ünitelerinin global tasarım ve mimarlık firması HOK’un “What Will Be the COVID-19 Takeaways for the Workplace?” makalesinde de değinildiği üzere açık ofiste, dinlenme, ortak çalışma alanları ve WC gibi alanlarda konumlandırılmaya başlanması ve kullanımının günlük rutinin bir parçası haline getirilmesi için projelere ve keşif listelerine ivedilikle eklenmesi,

Mahal büyüklükleri

  • Ofiste kişi başına düşen alanın doğru hesaplanabilmesi, toplam kiralanabilir alanı artırmadan mahallerin alan optimizasyonunun yapılabilmesi, mahallerin ferah ve sıkışık olmayan sağlıklı mesafelerde olması için hangi tip mahallere gerçekten ihtiyaç olduğunun, gerçekte kaç kişinin aynı anda ofiste ya da masasında olduğunu ölçen raporlamaların artırılması (Workplace Strategy Reporting), böylece tasarımlarda masalar arası mesafelerin artırılabilmesi, toplantı odası boyutlarının gözden geçirilebilmesi ve ortak çalışma alanları kullanımının sosyal mesafeyi koruyabileceğimiz şekilde düzenlenmesi,

Tasarımlar kullanıcıların talepleri ve esasen problemlerin çözümü ile şekillendiği için bu listeyi geliştirmek adına herkese bir pay düşüyor olacak. ‘Neler yapılmalı’ sorusunu kendi içimizde tartışmaya başladık. Önümüzdeki süreçte tasarımları daha sağlıklı hale getirmek için son kullanıcılardan gelecek önerilerin de ciddi katkı sağlayacağına inanıyoruz.

Gülşah Gürbüz

Associate, Project & Development Services