Kurumlarda ‘Çalışan Esnekliği’ne ‘Paylaşımlı Ofisler’in Katkısı

Kurumlarda ‘Çalışan Esnekliği’ne ‘Paylaşımlı Ofisler’in Katkısı

2010’lu yılların ikinci yarısından itibaren hayatımıza giren paylaşımlı ofisler, 2020’ye geçtiğimiz bu günlerde küçük-büyük bir çok şirket tarafından daha fazla tercih edilmeye başladı. Bu ofis modelleri ise ticari gayrimenkul geliştiricileri ve gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren birçok şirketin ilgi alanına girdiği gibi, ofis kültürü üzerine çalışmalar yürüten profesyonellerin de büyük ilgi duyduğu bir alan.

İnternet teknolojilerine dayalı iş modellerinin özellikle yeni nesil genç girişimcilerin radarına girdiği son on yılda, az sayıda çalışan ile katma değeri yüksek teknolojik ürün ve hizmetlere yönelen start-up’lar; paylaşımlı ofislerin temel kullanıcıları konumuna geldiler. Birçok sermaye yatırımcısının da söz konusu start-up’lara destek vermesiyle, gün geçtikçe farklı sektörlerde operasyon yürüten çok sayıda girişimciye paylaşımlı ofisler ev sahipliği yapmaya başladı. Peki, birden çok şirketi bir arada barındıran, dahası birbirinden farklı teknoloji ve hizmetler üzerinde çalışan şirketleri aynı anda aynı çatı altında buluşturan paylaşımlı ofisler, dayanışmaya ve kaynakların ortak paylaşımına yönelinen günümüz iş dünyasına neler vadediyor?

Türkiye’de de sayısı hızla artan ve farklı tasarım konseptleriyle start-up’lar kadar kurumsallaşmış şirketlerin de dikkatini çeken paylaşımlı ofis alanlarının (coworking spaces) tüm dünyadaki sayısı 2019 yılı itibariyle 35 bini aşmış durumda. Paylaşımlı Ofis Alanları Konferansı’nda (COLATAM) açıklanan verilere göre ise sektör 26 milyar dolarlık bir büyüklüğe çoktan ulaştı. Oldukça yüksek bir talebi karşılamaya çalışan paylaşımlı ofis alanlarına olan ilginin bir çok farklı nedeni olsa da, bu yeni nesil çalışma alanlarında yaratılan inovasyon ekosisteminin bir çok şirketin paylaşımlı ofislere geçmesindeki ana motisvasyonlarından biri olduğu söylenebilir.

Birbirinden farklı hizmet ve ürünlere odaklanan şirket ve insan kaynağının aynı mekanda çalışmasına olanak sağlayan paylaşımlı ofis alanları, yaratıcı yıkım (creative destruction) süreçlerinin insan kaynakları alanında gelişmesini de sağlıyor. Şirketler arasında işbirliği sağlama imkanı tanıyarak kurumların güçlü yönlerini birleştirip rekabetçi avantaja sahip ortaklıklar kurulmasına kaynaklık edebilecek bir çalışma ortamı sunan paylaşımlı ofisler, şirketlerin günlük operasyonları dahilinde ortaya çıkan kimi sorunlara da beraber çözüm üretme olanağı sağlıyor. Bir başka deyişle paylaşımlı ofis alanları içindeki her şirket, bir başka şirket için danışabileceği departmanlara dönüşürken, ekip içi fikir alışverişi süreçleri şirketler arası (intercorporational) bir boyut kazanıyor. Kurumsallaşmış şirketlerin de paylaşımlı ofislere yöneldiği göz önüne alındığında, genç yeteneklerin bu şirketlerle buluşmasına olanak vererek, önemli bir insan kaynağı havuzu olma niteliği taşıyor.

Örneğin aynı ofis alanını kullanan bir grafik tasarım şirketi, bir e-ticaret şirketi ve yazılım üreten bir teknoloji şirketi düşünelim. E-ticaret şirketi hem web sitesinin hem de mobil uygulamalarının geliştirilmesi aşamasında grafik tasarım şirketiyle çalışabilirken, sattığı ürünlerin otomatik olarak faturalandırılabilmesi için yazılım şirketiyle iş birliği kurup muhasebeleştirme süreçlerine yönelik bir yazılım geliştirilmesini sağlayabilir. Grafik tasarım şirketi ise e-ticaret şirketinde olduğu gibi yazılım şirketinin web tasarımıyla ilgilenirken, hem e-ticaret ve yazılım şirketine, hem de hizmet verdiği diğer tüm şirketlere yönelik hizmetlerinin muhasebe takibini sağlayabilmek için yazılım şirketinin müşterisi olabilir. Birbirine bağlı bir ağ ile imgelenebilecek bu profesyonel ilişki, ihtiyaca yönelik iş birliğiyle başlayan ve daha sonrasında da bir inovasyona evrilen – örnekte bahsettiğimiz gibi otomatik muhasebeleştirme yazılımının ortaya çıkmasına kaynaklık eden- ekosistemi mümkün kılıyor.

Yeni nesil sektörler kadar gelenekselleşmiş sektörlerde de operasyon yürüten şirketleri barındıran paylaşımlı ofis alanlarının vadettiği inovasyon ortamı, önümüzdeki yıllarda alışılagelmiş ofis alışkanlıklarını değiştireceği gibi şirketlerin kendine ait olan ofis alanları yerine, kaçınılmaz olarak paydaşı haline gelecek birçok şirketle beraber barınacağı paylaşımlı ofis ekosistemine geçişe de kaynaklık edeceğe benziyor. Türkiye genelinde özellikle üniversite tekno kentlerinde gözlemlenen bu inovasyon ortamı gün geçtikçe İstanbul plazalarının arasında hissedilmeye başlanırken, büyük küçük birçok şirket ve girişimci paylaşarak büyümenin planlarını yapıyor.